2 Temmuz 2014 Çarşamba

Hz. Osman'ın Şehadeti

Hz. Osman'ın (r.a) Ağlatan Şehadeti


Kuran okuyordu. Bir ara susuzluğun verdiği, yorgunluğun verdiği tesirle uzaklara daldı Kuran okurken... Diz üstü oturmuş Kuran okurken, başı öne eğildi uykuya dalmıştı birden bire... Uykudayken rüyasında önünde bir koridor o koridorlar açılıyordu. Onu tutanlar götürüyorlardı, buradan buradan diyorlardı... Sonra o koridorlardan geçti, orada bir ışık kümesi gördü orada birileri oturuyordu yaklaşınca birden ne görsün... Allah'ın Resulü oradaydı. Bir yanında Hz. Ebu Bekir öteki yanında Hz. Ömer vardı. Allah'ın Resulüyle karşı karşıya kalmıştı, Allah Resulü bakıyor gülümsüyordu:

- Osman geldin mi?

- Geldim ya Resulallah..

- Seni susuz mu bıraktılar?

- Beni susuz bıraktılar Ya Resulallah..

- Seni hapis mi ettiler?

- Beni hapis ettiler..

- Seni mescide indirmiyorlar mı?

- Beni mescide indirmiyorlar..

- Sen aç mı kaldın?

- Ben aç kaldım Ya Resulallah..

- Ya Osman dilersen iftarı bizim yanımızda yapabilirsin istersen yardımına gelip seni kurtarsınlar..

- Sizinle birlikte iftar etmek isterim ya Resulallah..

- Hadi Osman acele et gel bu akşam seni bekliyoruz, beraber iftar yapacağız..

Birden sıçradı, uyanmıştı. Cuma günü akşam üstüydü...

Hanımı geldi:

Ne oldu Osman? dedi.

Demin Resulallahı gördüm, beni çağırıyordu. Ben gitmek üzereyim demek ki..

Birden entarisini çıkardı, bana şalvar getirin dedi. Hayatı boyunca şalvar giymemişti... O an şalvar giydi, sadece o an.. Ve o kadar edepliydi ki biraz sonra şehit edileceğinden edep yeri açılmasın diye şalvar giyecekti. Biliyordu ki o zalimler onu yerde sürükleyeceklerdi.

Kapı zorlanıyordu, ve hanımına dedi ki terk edin burayı beni yalnız bırakın, beni Kuranla baş başa bırakın..

Kuran önündeydi başını önüne eğmişti, sadece Kuran'a bakıyordu kapıyı kıranlara bakmıyordu bile.. Sonra birisi içeri girdi, sakalından tuttu onu ve o an başını kaldırdı baktı birde ne görsün sevdiği bir insanın oğluydu, sevdiği bir dostunun oğluydu ve şunu dedi:

"Baban görseydi bunu sana ne diyecekti"

O an gözlerinden yaşlar geldi, ağlıyordu halife. Delikanlı bırakıp kaçtı. Sonra üst üste başına gelen demir darbeleri meleklerin haya ettiği o büyük insanın başını yarmıştı.
Mübarek kanı Kuranı Kerimin üzerine "Onlara karşı sana Allah yeter" ayetinin üzerine damlıyordu..

Ve Hazreti Osman Şehit Edilmişti....

13 Mayıs 2014 Salı

Cehennemlilerin Hali



Bir gün Peygamber efendimiz Cebrail aleyhisselama Cehennemi sordu. 
Cebrail aleyhisselam da uzun uzun Cehennemi anlatti. Peygamber efendimiz anlatilanlara dayanamayip bayildi. Ayildiginda buyurdu ki: 
- Ey Cebrail, böyle siddetli, felaket yere benim ümmetim girecek mi? 
- Evet. Ümmetinin büyük günah isliyenleri Cehenneme girecektir. 
Bunun üzerine Peygamber efendimiz cok agladi. Cebrail aleyhisselam da agladi. Sonra odasina cekildi. Sadece namaz icin disari cikiyor bunun disinda kimseyle görüsmüyordu. 
Peygamber efendimizin disari cikmayisinin ücüncü günü hazreti Ebu Bekir kapusunun önüne gelerek. 
- Resullulahi görmek mümkün mü? diye seslendi. Fakat, icerden bir cevap gelmeyince agliyarak kapidan ayrildi. 
Sonra hazret-i Ömer gelip, ayni sekilde söyledi. Ona da cevap gelmeyince agliyarak oradan ayrildi. 
Sonra Selman-i Farisi hazretleri geldi. Ona da bir cevap verilmeyince, agliyarak hazret-i Alinin evine gidip durumu anlatti. Hazret-i Fatima hemen hane-i saadete kostu. 
- Ey Allahin Resulü ben kiziniz Fatima, dedi. 
Peygamber efendimiz o anda secdeye kapanmis ümmeti icin agliyordu. 
Hazreti Fatima, kapi acilip iceri girince babasinin aglamaktan yüzünün sarardigini, avurtlarinin cökmüs oldugunu gördü. 
- Babacigim size böyle ne oldu? diye sordu. 
Peygamber efendimiz buyurdu ki: 
- Ey Fatima, bana Cebrail gelip Cehennemi, tabakalarini anlatti. Ümmetimden büyük günah isliyenlerin Cehenneme atilacagini bildirdi, iste beni aglatan kederlendiren budur. 
Sonra Hazreti Fatima, ümmetinden günah isliyenlerin Cehenneme nasil gireceklerini sordu. Peygamber efendimiz söyle anlatti: 
- Günahkarlar tutulup Cehenneme götürülürken, "Ya Muhammed" "Ya Muhammed" diye bagirarak giderler. Fakat, Cehenneme yaklasip Cehennem meleklerini görünce, bunu unuturlar. 
Melekler: 
- Sizler kimlersiniz, diye sorduklarinda 
- Biz, kendilerine Kuran inmis olanlardan ve Ramazanda oruc tutanlardaniz, derler. 
Melekler de: 
- Kurani kerim Muhammed aleyhisselamin ümmetine inmistir, derler. 
Bunun üzerine Peygamber efendimizin ismini hatirlayip 
- Bizler Muhammed aleyhisselam ümmetindeniz, derler. 
Melekler de: 
- Kurani kerimdeki Allahü tealaya asi olan kimselerin hallerini bildiren ayetlerden haberiniz yok muydu? diye sorar. 
Onlar da: 
- Vardi fakat gaflete geldik, Seytana uyduk, derler. 
Hallerine cok üzülürler. Meleklerden izin isteyip hallerine uzun zaman aglarlar. Gözyaslari kalmaz, gözlerinden kan akmaya baslar. 
Sonra melekler onlara derler ki: 
- Bu aglamaniz bosunadir. Eger dünyada böyle aglasaydiniz faydasi olurdu. Dünyada iken Allah korkusu ile aglasaydiniz simdi burada aglamazdiniz.
Sonra meleklere emir gelir: 
- Atin onlari Cehenneme..!! 
Bu konudaki hadisine bir göz atalim:Efendimiz buyuruyor;"BENIM (MIRAÇTA)GÖRDÜGÜMÜ GÖRMÜS OLSAYDINIZ AZ GÜLER,ÇOK AGLARDINIZ."

Güzel Bir Cömertlik Örneği

CÖMERTLİK..!



Hz. Ali'nin ağabeyi Cafer B. Ebu Talib'in oğlu Abdullah sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti.

Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü.

Köle ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi.

Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı.

Köpek ekmeği derhal yedi.

Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı.

Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü.

Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe attı.

Kalkıp yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah yaklaşıp sordu:

Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı..?

Köle sıkılarak cevap verdi:

İşte bu üç parça ekmek.

O halde neden kendine hiç ayırmadın..?

Baktım ki, hayvan çok aç hayvanı o halde bırakmak istemedim.

Peki sen ne yiyeceksin şimdi..?

Oruç tutacağım.

Bunun üzerine Abdullah, köleden sahibinin evinin nerede olduğunu sordu.

Sonra da gidip adamdan, bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı.

Sonra döndü köleye, bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi:

Seni azad ediyorum, bu hurmalığı da sana hediye ediyorum.

Cömertliğiyle meşhur Abdullah kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, bu olayı anlatır ve eski köleyi överdi.

Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek vermiş, sen ise ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin dediklerinde, şu karşılığı verirdi:

O elindeki her şeyi verdi, ben ise elimdekinin bir kısmını..!

Kim Sarhoş ?

KİM SARHOŞ



Bir gece bir genç kör kütük sarhoş olur.

Yola koyulur.

Hz. Mevlana'nın hayır duasını almak için.

Geceymiş geç saatmiş dinlemez.

Evin kapısına gelir ve kapıyı çalar.

Hz. Mevlana'nın talebeleri kapıyı açarlar.

Gence ne istediğini sorarlar.

Genç:

"Mevlana'nın hayır duasını almak için geldim" der.

Talebeleri:

"Şuanda hocamız istirahat halinde ve saat çok geç.

Daha sonra gel"derler.

Genç ısrar eder ve illa onun hayır duasını şimdi alıcam gitmem der.

İnat eder ve gitmez.

Hz. Mevlana gürültüleri duyar ve uyanır.

Gelir kapıya ve "Ne oluyor, nedir bu gürültü" der.

Talebeleri cevap verir:

"Efendim sizin hayır duanızı almak için gelmiş bu sarhoş bizde istirahatte olduğunuzu ve daha sonra gelmesini söyledik" derler.

Mevlana şu cevabı verir talebelerine:

O gecenin bu vaktinde bizim yolumuzu bulmuş gelmişken, hem de kör kütük sarhoşken, siz hangi ayık kafayla onu geri göndermek istersiniz!

Nefsi Yenmek

Hz Ali'nin Hafiri Affı



Bir harpte Hazreti Ali (r.a.) bir kâfirle çarpışıyor ve kâfir usta bir savaşçı olduğu için bir türlü mağlup edemiyordu. Tam karşı karşıya geldikleri bir sırada Hazreti Ali:

— «Ya Allah!» diyerek kâfirin üzerine hücum edip yere yatırdı. Çıkıp göğsü üzerine oturduktan sonra hançerini çıkarıp geberteceği sırada kâfir Hazreti Ali'nin yüzüne tükürdü. Kâfir, bunu Hazreti Ali gazaba gelsin de; daha çabuk öldürsün diye yapmıştı.

Hazreti Ali hemen kâfirin üzerinden kalkarak onun da ayağa kalkmasına müsaade etti. Kâfir şaşırmıştı:

— Ya Ali, ben seni kızdırmak için yüzüne tukurdum, sense beni tam öldüreceğin sırada serbest bıraktın. Bunun sebebi nedir? diye sordu. Hazreti Ali kâfire şu cevabı verdi:

— Ben bu harp meydanında Allah rızası için çarpışıyorum... Sen yüzüme tükürdüğün zaman içimde sana karşı bir hissi nefret belirdi, seni öldürmüş olsa idim Allah için değil de nefsime yapılan hakaretten dolayı öldürmüş olacaktım. Bundan dolayı seni öldürmekten vazgeçtim, dedi.

Kâfir Hazreti Ali'nin bu âlicenaplığına hayran kalarak İslâmiyeti kabul edeceğini ve İslâm dinini ta'rif etmesini istedi. Hazreti Ali İslâmiyetin şartlarını öğretip adam şehadet kelimesi getirerek müslüman oldu.

50 VAKİT NASIL 5 VAKİT OLDU ?

 50 VAKİT NASIL 5 VAKİT OLDU ?



Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Hz. Cebrail’in refâkatinde Mekke’den ayrılıp semâya yükselir. Önce Hz. Âdem’le, daha sonra Hz. İdris, Hz. Mûsa, Hz. İsa ve Hz. İbrahim’le görüşür. Cenab-ı Hakkın yüce katından dönüşünde ise Hz. Mûsa ile karşılaşır. Bu sohbeti Peygamber Efendimiz şöyle anlatırlar:

O zaman Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Bu farziyeti yüklenerek döndüm. Derken Mûsâ Aleyhisselâma rast geldim.

Mûsâ (a.s.) bana, ‘Rabbin ümmetine neleri farz kıldı?’ diye sordu.

Onlara, ‘Elli vakit namaz farz kıldı’ dedim.

Mûsa (a.s.) bana, ‘RAbbine dön de şefaat et, zira ümmetin buna tâkat getiremez’ dedi.

Bunun üzerine Rabbime Mürâcaat ettim. Allah Taâla şatrını (bir kısmını) indirdi.

Ben yine Mûsâ’nın (a.s.) yanına dönerek durumu kendisine haber verdim: ‘Bir kısmını indirdi’ dedim. O yine, ‘Rabbine mürâcaat et, zira ümmetin tâkat getiremez’ dedi.

Ben yine Rabbime mürâcaat ettim. Alah Taâla kalanından bir kısmını indirdi. Mûsâ Aleyhisselâmın yanına yine döndüm.

O tekrar, ‘Rabbine dön, zira ümmetin buna dayanamaz. dedi. Bir daha müracaat ettim.

Allah Teâla, ‘Onlar beştir, yine onlar [sevap itibariyle] ellidir. Benim nezdimde hükm-ü kaza değişmez. buyurdu.

Mûsa’nın yanına döndüm. O yine, ‘Rabbine dön’ dedi.

Ben de, ‘Artık, Rabbimden utanır oldum’ dedim.



| Hadis-i Şerif, Müslim, İman: 263; Ahmed Naim, Sahih-i Buharî Muhtarası Tecrîd-i Sarih >>


10 Mayıs 2014 Cumartesi

Herşey Aslına Çeker

HERŞEY ASLINA ÇEKER



Bir padişah Hızır’ı görmek istiyordu. Bir gün bunun için tellallar çağırttı:

-Kim bana Hızır'ı gösterirse onu armağanlara boğacağım,dedi.

Birçok oğlu uşağı olan fakir bir adam bu işe talip oldu. Karısına dedi ki:

-Hanım ben padişaha Hızır'ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsade alacağım. Bu kırk gün için padişahtan size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alırım. Kırk günün sonunda Hızır'ı bulamayacağım için benim kelle gider, ama siz rahat olursunuz.

Adamın karısı kanaatkar biriydi:

- Efendi biz nasıl olsa alıştık böyle kıt kanaat geçinmeye. Bundan sonra da idare ederiz. Vazgeç bu tehlikeli işten, dedi.

Ama adam kafaya koymuştu. Padişaha gidip Hızır'ı bulacağını söyledi. Bunun için kırk gün izin istedi. Hızır'ı bulmak için koşuşturacağı kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından tonlarca yiyecek, içecek ve nakit para aldı. Bunları evine teslim edip kırk gün ortalıktan kayboldu. Kırk günün bitiminde padişahın huzuruna çıkıp herşeyi itiraf etti:

-Benim aslında Hızır'ı falan bulacağım yoktu. Ailece sıkıntı çekiyorduk. Hızır'ı bulacağım diye sizden dünyalık almak istedim, dedi.

Padişah buna çok kızdı:

-Padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi? diye bağırdı.

Adam da her şeyi göze aldığını söyledi. Bunun üzerine padişah yanında bulunan üç veziriyle görüş alış verişinde bulundu.

Birinci vezire sordu:

-Padişahı kandıran bu adama ne ceza verelim?

-Efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp çengellere asalım.

Bu sırada peyda olan, nurani bir genç, vezirin sözleri üzerine söyle dedi:

-Küllü şeyin yerciu ila aslihi

Padişah ikinci vezirine sordu:

-Bu adama ne ceza verelim?

-Hükümdarım bu adamın derisini yüzüp içine saman dolduralım.

Biraz önce ansızın ortaya çıkan genç yine:

-Küllü şeyin yerciu ila aslihi, dedi.

Padişah üçüncü vezire sordu:

-Ey vezirim sen ne dersin, beni kandıran bu adama ne ceza verelim? Padişahım bana göre, bu adamı affedin Size yakışan, sizden beklenen budur. Bu adam önemli bir suç isledi ama sanıldığı kadar da kötü biri değil Çünkü çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar da iyi yürekli.

Nurani genç yine söze karıştı:

-Küllü şeyin yerciu ila asıhı

Bu defa padişah o çocuğa yöneldi:

-Sen kimsin? İkide bir tekrarladığın o laf ne demektir?

Genç cevap verdi:

-Senin birinci vezirinin babası kasaptı. Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bahsetti. Yani aslını gösterdi. İkinci vezirin babası yorgancı idi. Yorgan yastık, yatak yüzlerine yün, pamuk doldururdu. O da babasına çekti. Üçüncü vezirin ise babası da vezirdi. O da soyuna çekti, büyüklüğünü gösterdi. Benim söylediğim söz "Herkes aslına çeker" demektir.

Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir, Hızır istersen (kendini göstererek) işte Hızır, bu adamı mahcup etmemek için sana göründüm, dedi ve kayboldu.

25 Şubat 2014 Salı

RESULULLAHIN AĞLAMASI

RESULULLAHIN AĞLAMASI

















Resulullah (s.a.v) bir gece zevcesi Ümmü Seleme'nin evinde idi. Gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla (Allah'a yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmü Seleme, Resulullah (s.a.v)'ı yatağında görmeyince kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah (s.a.v) evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak Allah'a şöyle yalvarıp yakarıyor:

- "Allah'ım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanların bana gülmek vesilesi kılma, kıskançları bana musallat etme.

Allah'ım!Beni onlardan kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme.

Allah'ım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her afetten (beladan) koru."

Ümmü Seleme Resulullah (s.a.v)'in bu durumunu görünce ağlayarak kendi yerine döndü. Resulullah (s.a.v) Ümmü Seleme'nin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sordu.

Ümmü Seleme şöyle dedi:

- "Ya Resulallah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Siz Allah katında olan onca büyük makam ve yakınlığınıza rağmen Allah'tan böyle korkuyorsunuz, Allah'tan bir an bile sizi kendi başınıza bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize!"

Resulullah (s.a.v) onun sözüne karşılık şöyle buyurdular:

- "Nasıl korkmayayım, nasıl ağlamayayım, nasıl kendi akıbetimden korkmayayım, nasıl kendi makam ve mevkime güveneyim! Oysaki Allah Teala, Hz. Yunus'u bir an kendi haline bıraktı ve onun başına gelmemesi gereken şey geldi!"





[ALINTI]