15 Mayıs 2015 Cuma

Evlenmek İstiyen Güzel Kadın

Evlenmek isteyen çok güzel bir hanım vardı. 
Bu hanım çok dindar bir eş istiyordu, öyle ki bu adam her gün Kur’an-ı Kerim’i hatmedecek, yılın her günü oruç tutacak ve geceleri uyanık kalıp sürekli ibadet edecekti.



Bu hanım çok güzel olduğundan, birçok talibi çıktı fakat hiçbiri bu istekleri karşılayabileceğini söyleyemiyordu. Ta ki bir adam çıkıp tüm bunları yapacağını söyleyene kadar. Böylece imam onları evlendirdi.

İlk geceden sonra hanımı baktı ki eşi ne Kur’an’ı hatmediyor, ne oruç tutuyor ne de gece ibadetiyle uykusuz kalıyordu. Hanımı ona süre tanımak istedi, birkaç hafta içinde belki durumu değişirdi. Eşi durumunu değiştirmedi ve hanımı boşanmak istedi.

İkisi de kadı karşısına çıkarıldı, kadı sordu:

— ‘‘Evliliğin koşulları nelerdi?’
Adam cevap verdi:

— ‘‘Benim her gün Kur’an-ı Kerim’i hatmetmem, yılın her günü oruç tutmam ve bütün gece Allah’a ibadet etmemdi.

Kadı sordu:
— ‘‘Peki, yaptın mı?’

Adam sakince cevapladı:
— ‘‘…Evet.’

Kadı:
— ‘‘Yalan söylüyorsun, hanımın yapmadığını söylüyor, bu sebeple de senden boşanmak istiyor.’ dedi.

Fakat adam tüm bu koşulları yerine getirdiğinde ısrar etti, bunun üzerine kadı sordu:
— ‘‘Her gün Kur’an-ı Kerim’i hatmettin mi?’

Adam:
— ‘‘Evet.’ dedi.

Kadı şaşkına döndü ve sordu:
— ‘‘Nasıl… Nasıl yapabildin?’

Adam gayet rahat bir tavırla,
— ‘‘Her gün üç kez ihlas suresini okudum ve Peygamber Efendimiz (sav)’e göre bu Kur’an’ın tamamını okumaya denktir.’ dedi.

Kadı merakla sordu:
— ‘‘Peki nasıl bütün yıl oruç tuttun?’

Adam cevapladı:
— ‘‘Ramazan orucunu ve altı gün Şevval orucunu tuttum. Peygamber Efendimiz (sav)’e göre bu tüm yılı oruçlu geçirmek gibidir.’

Kadı bir şey diyemedi, adamın yalancı olduğunu söyleyemiyordu. Son olarak sordu,
— ‘‘Hanımın tüm gece uyuduğunu söylerken, nasıl uyanık kalıp Allah’a ibadet ettin?’

Kadı adamın bu sefer cevap veremeyeceğini düşünüyordu. Fakat adam gayet soğukkanlılıkla cevap verdi:
— ‘‘Yatsı namazını cemaatle kıldım, ertesi gün de sabah namazını cemaatle kıldım. Peygamber Efendimiz (sav)’e göre yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılan tüm gece Allah’a ibadet etmiş gibidir.’

Kadı adama bakakalmıştı ve hükmü vermek üzereydi. Adama ve hanımına dönüp şöyle dedi:

— ‘‘Dava düşmüştür, evliliğinizde hiçbir problem yoktur.’

Çıkarılacak Ders: İslam gerçekten kolay bir din, eğer samimiyetle uygulamak isterseniz...

Dört Eşli Kral


Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralının 4 esi varmış. Kral en çok dördüncü eşini severmiş, bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini en iyisini ona verirmiş. Kral üçüncü eşini de çok severmiş.
Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için, onu çok kıskanır, üzerine titrermiş.
İkinci eşini de severmiş kral. Kendisine karsı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, kralın ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur sorunun çözümünde ona destek verirmiş.
Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven, karşılık beklemeden seven, sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral birinci eşini sevmezmiş ve onunla hiç ilgilenmezmiş.
Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yapayalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş.
En çok sevdiği dördüncü eşine ölüm yolculuğunda kendine eşlik etmek ister mi diye sorduğunda aldığı yanıt kalbine bıçak gibi saplanan kısa ve net :
– "Mümkün değil" olmuş...
Hayatım boyunca seni sevdim. Sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin sorusuna üçüncü eşi de :
– "Hayır, hayat çok güzel. Sen ölünce ben yeniden evleneceğim" diye yanıt vermiş.
Kral bir kez daha yıkılmış. Her sorunumda her zaman yanımda olan bana yardım eden sendin, bu sorunumda da bana yardımcı olur musun talebine karşı ikinci eşinden;
– "Bu sorunun için hiç bir şey yapamam, olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım" karşılığını almış.
Büyük bir hayal kırıklığı yasamakta olan kral birinci eşinin sesi ile irkilmiş.
– "Nereye gidersen git seninle olurum, seni takip ederim...
Yaşamda hepimiz 4 eşliyiz aslında.
*Dördüncü eşimiz; Vücudumuz. Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım öldüğümüzde bizi terk edecektir.
*Üçüncü eşimiz; Sahip olduğumuz servetimiz ve statümüzdür. Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır.
*İkinci eşimiz; Ailemiz ve dostlarımızdır. Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey bu dünyadan gözleri yaslı bizi uğurlamak olacaktır.
*Birinci eşimiz ise; Ruhumuzdur. Bizimle gelir...o halde yatırım yapacaksak ruhumuza yapalım. Ruhumuzun gıdası ise bellidir; dua, ibadet ve tevekkül…

12 Mayıs 2015 Salı

Bu Çeşmeden Su İçmek Müslümana Haram

Müslümanlara bu çeşmeden su içmek haram!


Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:“Her kula helâl, Müslüman’a haram!”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…
*Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”
- “Eeee!”
- “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:
- “Bitti mi?” demiş adama.
- “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimdi nedir isteğin?”
- “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler.
Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”
- “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi? Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- “Hava bile haram, hava bile!” demiş.
¥Çağımızda durum farklı mı? Müslüman milletlerin birbirleri eliyle katliamı sürerken Haçlı, Siyonizm siyasi ittifakı askeri, politik, kültürel baskılar ve oyunlarla dünya düzenine keyfince yön veriyor. İslam ülkelerinin sosyal, siyasî, ekonomik ve dinî yapısı incelenerek stratejiler geliştiriliyor.
Müslümanlar ise dünyaya barış huzur ve adalet sağlayacağına; birlik ve beraberlik içinde, dimdik, güçlü ve kendi halkına refahı yaşatan taraf olacağına ezilen, zulme uğrayan, işkence gören, öldürülen taraf.
Mısır’da kavga, Irak’ta çatışma, Suriye’de katliam, Cezayir’de iç mücadele, Filistin’de gruplaşma, Çeçenistan’da ihanet, Somali’de açlıkla ölüm, Patani'de umursamazlık… Ölen, gözyaşı döken, aç kalan, yağmalanan hep Müslümanlar.
Hıristiyan-Yahudi ortaklığı İslam’ı ve Müslümanı düşman sayıp, yok etmek için her fırsatı değerlendirirken Müslümanlar birbirleriyle didişiyor.
Tüm dünyada Müslümanlar öldürülüp şehit edilirken, yüz binlercesi açlık sınırında yaşarken, hemen her gün bir İslam toprağına saldırılar sürerken, Müslüman milletlerin milli değerleri, zenginlikleri, namusları yağmalanırken, Müslümanlar kendi vatanlarında adeta esir konumunda yaşamaya mahkûmken, ya da yurtlarını terk etmeye mecburken Müslümanlara çeşmeden su içmek haram değil mi?