28 Eylül 2018 Cuma

Ebu Hureyre ile şeytan


Ebu Hureyre İle şeytan



Resul-i Ekrem (sav) beni ramazanda toplanan fitreleri korumakla görevlendirmişti. Bir gece bir adam geldi, yiyecekleri avuçlamaya başladı. 

Adamı tuttum ve: Vallahi seni Peygamber Efendimizin huzuruna götüreceğim, dedim. 
Adam:
- Ben çok fakir biriyim deyince ona acıdım ve bıraktım. Sabahleyin Allah’ın Elçisi:
- Ebu Hureyre! Dün gece tutsağın ne yaptı? Diye sordu. 
Ben de:
- Ya Rasulullah! İhtiyaç içinde bulunduğunu, çocukları olduğunu söyleyince haline acıdım ve onu serbest bıraktım, dedim. 
Peygamber Efendimiz (sav):
- O sana yalan söyledi, tekrar gelecek, buyurdu. Efendimizin (sav) bu sözü üzerine onu gözetlemeye başladım. Adam geldi ve yine yiyecekleri avuçlamaya başladı. Ona:
- Ben seni Allah’ın Elçisinin huzuruna çıkaracağım, dedim. 
Adam:
- Ne olur beni bırak gerçekten yoksul biriyim. Beni bırakırsan bir daha gelmem, dedi. Bende acıdım ve onu salıverdim. Sabah olunca yine Rasulullah (sav):
- Ebu Hureyre! Dün gece tutsağı ne yaptın? diye sordu. 
Ben de:
- Ey Allah’ın Elçisi! Bana yine ihtiyaç içinde bulunduğunu, çocukları olduğunu söyledi. Ben de acıdım ve onu bıraktım, dedim. Efendimiz (sav) gülümsedi ve: O sana kesinlikle yalan söyledi, tekrar gelecek, buyurdu.
Ben de yine gelmesini bekledim. Gerçekten de geldi ve yine gizli gizli yiyecekleri avuçlamaya başladı. Onu tekrar yakaladım ve: Seni mutlaka Peygamber
Efendimizin huzuruna çıkaracağım.

 Bu defa bana:
- Beni bırakırsan sana çok faydalı sözler öğretirim. Gece yatağına girdiğinde Ayet-el Kürsi’yi oku. O zaman Allah senin yanına devamlı bir koruyucu verir, sabaha kadar da şeytan sana yaklaşamaz, dedi. 
Öğrettiği cümleler üzerine onu salıverdim. Sabah olunca Peygamber Efendimiz (sav): Tutsağın dün gece ne yaptı? dedi.
 Ben de:
- Ey Allah’ın Elçisi! O adam bana fayda verecek bazı sözler öğreteceğini söyleyince onu serbest bıraktım, dedim. Efendimiz (sav): Neymiş o sözler? diye sordu.
Ben de:
- Yatağına girince ‘Allahu lâ ilahe illa hüvel’ hayyü’l kayyum’u başından sonuna kadar oku, o zaman Allah senin yanına devamlı bir koruyucu verir, sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz, dediğini söyledim. 
Efendimiz (sav): Kendisi yalancı olduğu halde bu sefer sana doğru söylemiş. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun Ebu Hureyre?
- Hayır, bilmiyorum Ya Rasulullah, dedim.
- O şeytandı, buyurdu.

12 Eylül 2018 Çarşamba

Allah'tan komşun için iki eşek iste, Allah sana bir eşek versin.

Allah'tan komşun için iki eşek iste, Allah sana bir eşek versin.




Hazreti Musa Allah'ın huzuruna çıkmak üzere yola çıkmış bir orman yolunu tutup gidiyormuş biraz ormanın ilerisinde orta yaşlarda bir köylüye rastlamış köylünün sırtında ormandan topladığı çalı çırpı varmış yükü bayağı ağırmış Hazreti Musa'yı görünce:

Ey yabancı sen kimsin nerden gelip nere gidiyorsun, böyle işsiz bucaksız ormanda senin işin ne demiş.

Hazreti Musa ise kendisinin Peygamber olduğunu ve Allah'ın huzuruna çıkacağım demiş.

Köylüde Hazreti Musaya Musa senden bir ricam olacak demis. Buyur demiş, Hz. Musa (a.s)...

Allah-u Tealaya söylermisin bana bir eşek versin benim yaşım bayağı ilerledi artık yük taşıyacak dermanım kalmadı paramda yok ki kendime bir eşek alayem demiş.

Hazreti Musa ise olur söylerim demiş ve oradan ayrılıp yoluna devam etmiş.

Aradan bir kaç gün sonra Hazreti Musa'nın yolu bir köyden geçiyormuş ve köyün içinde bir evin kapısını çalmış kapıyı bir kadın açıvermiş ve Hazreti Musa Tanrı misafiri kabul edermisin diye sormuş. Kadın da hiç tereddüt etmeden kabul edivermiş.

Hazreti Musa ise kadına sormuş:

- Senin erkeğin yok mu demiş. Kadın da kocasının öldüğünü söylemiş ve bir tek oğluyla yaşadığını söylemiş oğlunun ise eve alış-veriş yapmak için şehre gittiğini söylemiş birazdan gelir demiş.

Neyse kadın sormuş Hazreti Musa'ya: Sen kimsin nerden gelip nereye gidiyorsun demiş.

Hazreti Musa ise kendisinin Peygamber olduğunu Allah-u Tealanın huzuruna çıkmak için yola çıktığını söylemiş. Kadın bu sözleri duyunca ya Musa demiş benim sana bir malumatım var demiş. Buyur demiş Hz. Musa (a.s)...

Kadın başlamış anlatmaya ben Allah'a karşı çok büyük bir günah işledim demiş. Allah'ın huzuruna çıkınca söylermisin benim yaptığım günahtan dolayı af edermi demiş. Ben kendi öz oğlumla zina yaptım çok büyük bir günah işledim demiş Hazreti Musa ise olur söylerim demiş.

Hazreti Musa tekrar yola çıkmış ve hemen köyün çıkışında üç beş kişi kadar adam görmüş bunlarin hepsi de fitil gibi sarhoşmuş. Sadece bir tanesi yarı ayık yarı sarhoş kafayla Hazreti Musa'yı görünce sormuşlar:

- Ey yabancı nereye gidiyorsun?

Hazreti Musa ise kendisinin Peygamber olduğunu ve Allah'ın huzuruna çıkmak için yola çıktığını söylemiş.

Sarhoşlarda bunu duyunca iyi bizden de selam söyle demişler. Hazreti Musa ise olur söylerim demiş ve ayrılmış ordan.

Sonunda Hazreti Musa Allah'ın huzuruna çıkmış Allah-u Teala Hazreti Musa'ya şartlarını bildirdikten sonra daha Hazreti Musa lafa girmeden Allah-u Teala anlatıvermiş.

Ya Musa birincisi o Ormanda gördüğün köylüye söyle bana Dua etsin ve duasının sonunda komşusuna iki eşek istesin ben ona bir eşek vereceğim demiş.

O dul kadına da söyle bu sır Benim Senin ve Kendisinin arasında kalması ve kimseye anlatmamak şartıyla onu affediyorum demiş.

O sarhoşlara gelince onlara söyle Allah'ın işi var, dünyayı iğnenin deliğinden geçiriyormuş dersin.

Bu sözleri Hazreti Musa aldıktan sonra tekrar dönüvermiş.

Dönüşte köye girmiş ve o kadının evini çalmış kapıyı açan dul kadın Hazreti Musa'yı karşısında görünce ne oldu demiş. Hazreti Musa ise;

- Bu sır Allah'ın senin ve benim! aramızda kalmak şartıyla kendisinin yaptığı o günahı af ettiğini söyledi dedi.

Hazreti Musa oradan ayrıldi Hazreti Musa oradan ayrılır ayrılmaz kadın hemen koşu vermiş komşularına ve başından geçen tüm olayları anlatıvermiş ben zina yaptıydım Allah beni af etmiş demiş.

Sonra Hazreti Musa O sarhoşları görmüş ve Musa'yı karşılarında görünce ya Musa demişler ne oldu bizim selamımızı söyledin mi? demişler.

Hz. Musa (a.s); Evet söyledim, demiş.

Peki bizim selamımızı alınca sana ne dedi demişler. Hazreti Musa ise sizlerin selamını söyleyince Allah (c.c) da bana Allah'ın işi varmış, Dünyayı iğnenin deliğinden geçiriyormuş de, dedi.

Sarhoşlar bu sözü duyunca hayretler içerisinde cevap verdiler kendisi Allah değil mi her şeyi yapmaya kadir değil mi ne isterse o olur dediler. Tabiki dünyayı da iğnenin deliğinden geçirir dediler.

Sonra Hazreti Musa o Ormandaki köylüyü gördü köylü Hazreti Musa'yı karşısında görünce:

- Ya Musa Allah'tan benim için eşeği istedin mi? dedi.

Musa ise evet cevabını verdikten sonra, peki ne oldu dedi köylü...

Hazreti Musa ise Sen Allah'a dua edeceksin ve duan bittikten sonra komşuna iki kendine de bir eşek isteyeceksin. Eğer bunları yaparsan Allah sana eşek verecek dedi.

Köylü bu sözleri duyunca hemen başladı ah vah çekmeye nasıl oluyor da Allah bana bir eşek veriyor da komşuma iki eşek veriyor olur mu böyle şey demeye başlıyor... Hem komşum eşek istemedi ki ben istedim eşeği demiş. Kendi kendini yiyip bitirmiş köylü...

Gel zaman git zaman içinde Hazreti Musa tekrar Allah'ın huzuruna çıkmış. Allah-u Teala Hazreti Musa'ya anlatmaya başlamış.

Birincisi git o dul kadına söyle sırrımız benim senin ve kendisinin arasında kalmak şartıyla onu af etmiştim ama o dayanamadı gitti herkese anlattı ve onun benim yanımda ki yeri artık Cehennemdir.

O köylüye de söyle ona artık ne eşek veriyorum ne de onu af ediyorum. O köylü bundan sonra yaşamı boyunca artık sırtında yük taşımakla geçecek ve ölümü ise o yüklerin altında olacak ölünce benim yanımda yeri Cehennemdir. Çünkü o komşusunun hakkını yedi.

Git o sarhoş köylülere de söyle Tövbe etsinler ve bir daha içki içmesinler. Kendilerini af ettim. Onların benim yanımdaki yerleri artık Cennettir. Çünkü onlar benim büyüklüğüme ve bana inandılar.


[ALINTI]


Bu kıssadan çıkartılacak mana..
Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahüanh): Hz.Peygamber (Saiialhhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:"Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde îman etmiş olmaz."  
(İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/113.) 

3 Eylül 2018 Pazartesi

İpin Hesabı

İpin Hesabı




Kasabanın birinde zengin bir tüccar yaşarmış.
Öleceği vakit vasiyetinde:
‘Ben mezara konulduğum gün kim gelir benimle bir gece
mezarda kalırsa ona servetimin yarısını bırakacağım.’ demiş.

Çoluğu çocuğu, akrabaları servetin yarısı bırakılmasına rağmen bunu yerine getiremiyeceklerini düşünüyorlarmış. Kısa bir müddet sonra adam ölmüş.

Adamın vasiyeti kasabada zaten meşhurmuş. Bunu duyanlardan biri de kasabanın en ücrâ köşesinde yaşayan hamalmış. Adamın öldüğü haberini duyunca yakınlarına kendisinin bir gece mezarda kalabileceğini söylemiş. Bunun üzerine cenaze merasiminden sonra hamalı da adamla birlikte kabre koymuşlar.

Hamal: 'Zaten bir tane ipim bir tane de küfem var. Kaybedecek bir şeyim yok. İyi ettim de bu adamla buraya girdim. Çıktığımda kasabanın hatırı sayılır insanlarından biri olacağım.’ diye düşünüyorken bir gürültü kopmuş ve dünyada daha önce hiç karşılaşmadığı yüzlere orada rastlamış.

Gelen melekler aralarında konuşuyorlarmış: 'Bu ölü olan zaten elimizde. Onu istediğimiz vakit hesaba çekebiliriz. İlk önce şu canlı olandan başlayalım.’

Adam tir tir titriyorken başlamış melekler art arda sorular sormaya: 'Söyle bakalım ey falan oğlu filan. Küfenin ipini nereden buldun? Satın aldıysan ne kadara aldın? Kimden aldın? Aldığın kişiyi dolandırdın mı? Hakiki değerinde mi verdin ücretini?’

Adamın dili dolanıyor sorulan sorulara cevaplar bulmaya çalışıyor ancak, o cevap verdikçe ip ile ilgili bir başka soru ile karşılaşıyormuş.

Gün ağarırken zengin adamın akrabaları gelmiş ve adamı mezardan çıkarmışlar:
- Artık kasabanın sayılı zenginlerindensin. Anlat bakalım bir gece mezarda kalmak nasıl bir duygu?

Hamal:
- Aman, lanet gitsin! İstemiyorum! Bütün mal mülk sizin olsun! Ben bir ipin hesabını sabaha kadar veremedim, o kadar malın hesabını kıyamete kadar veremem herhalde…

Ne kadar seversen sev, bir gün ayrılacaksın.
Ne kadar toplarsan topla, bir gün bırakacaksın.
Ne kadar yaşarsan yaşa, bir gün öleceksin.
Ne yaparsan yap, bir gün hesabını vereceksin.

Allah rızıksız bırakmaz kimseyi

Örnek Bir Hanımefendi



Belh ‘in meşhur velisi, Hâtim-i Esam, hacca giderken hanımına, “Ne kadar nafaka bırakayım sana?” diye sorar,: Hanımı, “Ne kadar yaşayacaksam o kadar! ” cevabını verince Hâtim-i Esam, “Hanım senin ne kadar yaşayacağını ben ne bileyim? ” deyince hanımı, “Benim nafakamı ne kadar yaşayacağımı bilene bırak. O beni şimdiye kadar hiç nafakasız bırakmadı, şimdiden sonra da bırakmaz …” cevabını verir.

Hâtim-i Esam yola çıktıktan sonra mahalle hanımları evin hanımını ziyarete gelirler, “Allah kavuştursun, beyiniz hacca gitti. Sana beyin ne kadar rızık bıraktı? ” diye sorduklarında “Benim beyim, rızık veren değil rızık yiyendir. Rızık yiyen, rızık veremez. Ben rızkımı hep rızık verenden beklemişimdir. O beni hiç rızıksız bırakmamış, yine de bırakmayacağına inanıyorum …” cevabını verir.

Aradan çok zaman geçmez. Hâtim 'in evinin kapısında at sesleri duyulur. Bir de bakar ki hacıları uğurlamaktan dönen Bağdat halifesi karşısındadır. Kendisinden bir bardak soğuk su ister. Halife yanındaki vezirine, “içtiğimiz suyun bedelini bize yakışan şekilde öde!” der. Toprak çanağın içini altınla doldururlar. Hâtim 'in hanımı bardağın içinde beyi hacdan dönünceye kadar yetip de artacak miktarda para bırakıldığını görür. Ellerine açıp Rabb 'ine şöyle dua eder:

“Çocukken anam babamın eliyle gönderiyordun rızkımı. Evlenince beyim Hâtim 'le göndermeye başladın. Beyim hacca gitti, bu defa da halifeyle gönderiyorsun. Beni hayatım boyunca hiç rızıksız bırakmadın ” diye şükür duaları eder.

(Dünden Bugüne Edep Geleneğimiz, Haluk Sena Arı-Kadriye Bayraktar, Eşik Yayınları)