26 Kasım 2018 Pazartesi

Ahsen-ül Kasas (Kıssaların En Güzeli)

Kıssaların En Güzeli


Başlıkta okuduğumuz terkip, 'Kıssaların en güzeli' demektir. Bu tâbir, Kur'ân-ı Kerim'de, Hz. Yûsuf aleyhisselâmın kıssası için kullanılmıştır. Bu kıssayı, ya bir tefsirden, veya onunla alâkalı bir kitaptan okumanızı tavsiye ederiz. Biz sadece biraz değineceğiz.




Bildiğimiz sebeplerle Kenan diyarından Mısır'a getirilen Hz. Yûsuf, Yâkup aleyhisselâmın oğludur. Dedesi Hz. İshak, büyük dedesi de Hz. İbrâhim'dir. Hepsi de şirke karşı tevhîdi, küfre karşı îmânı tebliğ etmiş, Allâh'ın nûrunu kalplere nakşetmek için mücâdele etmişlerdir. Allah onlardan razı olsun.

Böylesine muazzez, mukaddes ve müberrâ bir nesilden gelen Hz. Yûsuf, aristokrat bir hayat içinde yüzen Mısır saraylarında; hayâ, edep ve terbiye âbidesi olarak insanlara örnek olmuş, aslâ gayr-i meşrû tekliflere iltifat etmemişti. Hatta ahlâksızca yapılan îmâ ve baskılara karşı Cenâb-ı Hakka, bunlardan kurtarması için yalvarıp, 'Zindan, bunların beni dâvet ettiği şeyden iyidir Rabbim, dedi.' (S. Yûsuf, 33)

Sonra, Aziz ve arkadaşları, Hz. Yûsuf (a.s.)'un mâsûmiyetini isbat eden bütün o kat'î delilleri görmelerine rağmen, halkın dedi-kodusunu kesmek için onu zindana attılar. Hatta onunla beraber, biri hükümdârın sâkîsi, diğeri de ekmekçisi olmak üzere iki delikanlı daha hapse atıldı. Onlar, hükümdarı zehirlemeye teşebbüs etmek suçuyla itham olunuyorlardı.

Bunlardan biri,
- Ben rüyamda kendimi şarap için üzüm sıkıyor gördüm, dedi.
Öbürü ise;

- Ben de rüyamda kendimi başımda ekmek götürüyor, kuşlar da gagalayıp yiyor gördüm, dedi. Bize bunların tâbirini haber ver; çünkü biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz, dediler.

Dahhak rahımehullah hazretlerine;

- Yûsuf aleyhisselâmın iyiliği ne idi? diye sorulduğunda, şöyle cevap verdi:

- O, dâima iyiliği tercih eder, bütün hâl ve hareketlerinde güzel ahlâkını gösterirdi: Zindandaki hastaları ziyaret eder, mahzunlara dost ve arkadaş olup onları tesellî eder, yeri dar olanlara genişlik sağlar, muhtaç olanlara yardım toplayıp verirdi. 

Yûsuf aleyhisselâm delikanlılara dedi ki:

- Size rüyanızda rızık olarak yiyecek bir şey gelecek oldu mu, ben muhakkak onun ne olduğunu, daha size gelmezden evvel rüyanızı tâbir eder, haber veririm.

Dikkat edilirse, Yûsuf aleyhisselâm onları, kendisine sorulanlara cevap vermezden evvel, tevhîde dâvet ve doğru yola irşad etmek istiyor. Bu dâvet ve tâbirinde doğruluğuna delâlet etmek üzere de, gaybden haber verme mûcizesini anlatıyor. Zira bütün peygamberlerin, peygamber olduklarını isbat için mûcize göstermeleri gerekir.

Yûsuf aleyhisselâm konuşmasına devam ederek şöyle diyor:

- Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben, Allâh'a inanmayan, âhireti de inkâr eden bir kavmin dînini terk ettim. Atalarım İbrâhim, İshak ve Yâkub'un dînine uydum. Allâh'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bizim için doğru olmaz. Bu tevhid, bize ve bütün insanlara Allâh'ın bir lûtfudur; fakat, insanların çoğu buna mukabil şükretmezler.

Ey Benim zindan arkadaşlarım, düşünün bir kere; darma dağınık birçok rabler mi iyi, yoksa her şeyi hükmü altında tutan ve kahredici olan bir tek Allah mı?
Sizin onu bırakıp taptıklarınız, kendinizin ve atalarınızın takmış oldukları kuru, mânâsız ve boş isimlerden başkası değildir. Allah, onların gerçekliği hakkında hiçbir delil indirmemiş, onlara hiçbir güç vermemiştir. Hüküm, yalnız Allâh'ındır. O, yalnız kendisine ibâdet etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.

Ey zindan arkadaşlarım, rüyalarınıza gelince; biriniz efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılıp tepesinden kuşlar yiyecektir. İşte hakkında fetvâ istemekte olduğunuz mes'ele, böylece olup bitmiştir.

Bundan sonra Yûsuf aleyhisselâm, bu iki delikanlıdan, kurtulacağını bildiği kimseye yani sâkîye dedi ki:

- Beni efendinin yanında an, benden bahset.

Fakat şeytan, efendisine onu anlatmayı unutturdu. Bu yüzden Yûsuf aleyhisselâm, daha nice yıllar zindanda kaldı. (S. Yûsuf, 35-42)

Yani Hz. Yûsuf, Allah'tan başkasından yardım istediği için, beş yıllık mahpusluktan sonra, yedi yıl daha hapiste kaldı. Zira böyle bir istek ümmetten herhangi bir fert için gayet normal olmakla birlikte, bir peygamber için münasip değildi.

Onun zindanda kaldığı 12 sene âyet-i kerimedeki 'üzkürnî ınde rabbik' kavl-i keriminin harflerinin miktarına müsâvidir. Bu 12 adedinde daha başka acâib sırlar da vardır:

Burçlar, aylar on ikidir. 'Lâ ilâhe illallah' ve 'Muhammedün Resûlüllah'ın asılları da on ikişer harftir.

Kezâ Yâkup aleyhisselâmın oğulları da 12 idi. (Rûhu'l-Beyan)

Yûsuf aleyhisselâm, Mısır'ın iktisadî bakımdan en kritik bir devresinde yani yedi sene süren kıtlık yıllarında hazînenin başına geçmiş ve önceden aldığı tedbirlerle ülkeyi bir bâdireden kurtarmıştır.

Hz. Yûsuf, bu güzel hizmeti yapmayı, bizzat kendisi tercih etmiştir. İlk bakışta, peygamberlik makamında bulunan bir zâtın Mısır Hükümdârı'nın emrinde (bugünkü tâbirle) Mâliye Bakanlığı yapması garip karşılanabilir; fakat, insanlığa iktisadî yönden bir hizmet verirken, kazandığı sevgi-saygı ve hüsn-i zanla en müessir bir şekilde İslâm'ı tebliğ, telkin ve tâlim etmesi, kısacası o milleti maddî-mânevî tehlikelerden beraberce kurtarması, ibret ve ders alınacak bir husustur.

Onun içindir ki, Kur'ân-ı Hakîm'de Yûsuf aleyhisselâmın kıssasına, kıssaların en güzeli mânâsında, 'Ahsenü'l-Kasas' tâbir edilmiştir.

Rabbimiz eğer bu olaya en güzel kıssa demiş ise elbette vardır bir hikmeti. 
"Hiç düşünmez misiniz?" diyen rabbimiz elbette bunu da derinlemesine düşünmemizi ister..

11 Kasım 2018 Pazar

Tesettür İle Kara Çarşafın Farkı

İki kişi araba ile şehir içinde yolculuk yapıyorduk. Arabamız kızmızı ışıkda durdu. Yayalar geçiyordu. Geçenler içinde çarşaflı, tesettürlü ve açık saçık insanlar vardı.



Şöför dedi ki:
Hocam: bu tesettürlüler neysede şu kara çarşaflılar varya onlara çok kızıyorum. Onlarda normal tesettür giyseler olmazmı neden kara çarşaf giyiyorlar?

Neden kara diye hiç düşündün mü? Kırmızı, mavi, yeşil,renkli değil, rengarenk veya diğer renkler değilde sadece siyah kapkara bi renk.

Şöför “Bilmem hiç düşünmedim” dedi,

dedim ki: Siyah renk de fıtreten bi iticilik vardır. Kendi öz yapısından dolayı insanlara çekici gelmez. Diğer renklerin hepsinde kendilerine göre bi albenisi vardır, çekiciliği vardır. Siyah da bu yoktur.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim giyim kuşam konusunda “örtünün” diye bize emir veriyor. Bildiğin gibi erkeğin avret yeri: dizinin dört parmak altından, göbeğinin dört parmak üstünün arasıdır. Kadınlarda ise: eller ve yüz açık olabilir, geriye kalan vücudunun tamamını örtmek mecburiyetindedir. Kadınlar bu iki uzvunun dışında başka yerlerini açıp başkalarına gösterirlerse günaha girmiş olurlar. Bakanlarda göz zinası yapmış olur.

“tesettür giysinler, illa çarşaf giyin diye bişeymi var?” önümüzden geçmekte olan tesettürlüleri gösterip 
işte bak bunlar tesettürlü bunlara bakınca ne görüyorsun?
“Kadınları, kızları görüyorum” derken sürekli onlara bakıyordu
başka ne görüyon? (Bu arada yeşil lamba yandı ve yürüdük.)
“ne görmem gerekiyo, bildiğin kadın, ve kız işte”
Şimdi sana desem ki: bu baktığın tesettürlüler içinde en beğendiğin en hoşuna giden hangisi desem ne dersin? (elbisesinden, ayakkabı rengine kadar birisini tarif etti) 
şimdi sen o’nu bi başka yerde görsen hatırlarmısın tanırmısın veya sonra o aklına gelirmi?
“abi unutmak mümkün değil ki, tanırım tabi” dedi
Demek ki açık saçık bi hanımla tesettürlü bi hanım arasında pek bi fark yok. İkisinin de vücut hatları belli ikisinide sonra hatırlayabiliyorsun. Bir video kaydı gibi hafızana kazıdın doğrumu?
“evet”
Sonra bu kadınları düşünsen, hayalen üstlerindeki elbiseleride çıkardın. Bu olay sana geçici bi heyacanın ardından çok acı ve ızdırap verir. Çünkü o gördüğün ve hayalini kurduğun şeyin peşinden gitmek isteyeceksin elde edebilmek adına değişik taktikler uygulayacaksın.

Neticede kadınların çoğu şeytanın askerleridir, seni zina günahının içine çekerler. Zaten Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de zina yapmayın demiyor. “Zinaya yaklaşmayın” diyor. Bakarsan nefsin uyanır, canın çeker, elde edebilmek için peşinden gidersin. Akibetin cehennemin en alt katı olur. Allah korusun

İşte kendini bilen kadınlar çarşaf giyerek evvela biz erkekleri bakarak oluşacak olan göz zinasından sonra peşinden gitmekle oluşacak olan zinadan koruyup kurtarıyorlar. İkinci olarak çarşafın kara renginden dolayı o kadınlara bakışlar azalıyor. Bi gören insan bi daha bakmıyor. Sonra üçüncü olarak da çarşafın bol olması sebebiyle vücud hatları belli olmuyor, yani video kaydı yapamıyorsun.

Şimdi ben sana sorayım. Annenin veya kız kardeşinin çarşıya çıktığında, sokakta yüzlerce gözle başkaları tarafından göz zinasına uğramasını, tecavüz edilmesini istermisin?
“ hayır istemem”
işte bunun için kara çarşaf gerekli.

Kara çarşaf; hem seni, hem giyeni koruyor.

6 Kasım 2018 Salı

Misafir iki rızıkla gelir, birini yer diğerini evde bırakır

Bir kadın Peygambere geldi ve kocası hakkında konuştu.



Çünkü kocası eve sürekli misafir götürüyordu ve kadın acizlik yapıyordu. O şikayet etti ve Resulullah Efendimiz dinledi. Efendimiz sustu ve yanıt vermedi. Kadın ise oradan üzgün bir şekilde ayrıldı.

Bir zaman sonra Resulullah Efendimiz kadının kocasını çağırdı ve ona dedi: "Bugün sana misafir olmamı sever misin?"

Adam çok mutlu oldu ve heyecanlandı. Ve sevinçler içinde eve gitti ve karısına dedi: "Allahın nebisi bugün bizim misafirimizdir." 

Adamın karısı coşkulu ve heyecanlı vakitler yaşadı. Evde bayram havası oldu. Evin iki çocuğu her tarafa koşup zıpladılar ve eğlendiler. Kadın o gün umulmadık bir zaman ve çaba harcanan bir gün geçirdi. Zira onurlu bir konuk için hazırlıklar yapıyordu. Ayakları yerden kesilmiş bir halde evde yiyecek ne bulduysa üzerinde uğraş verdi.

Cömertçe ve izi kalır bir ağırlama yapmak istiyordu. Peygambere ev sahipliği yapmanın inanılmaz sevincini evin her yanını süpürüp temizleyerek, etrafa güzel kokular serpip tütsüler yakarak ve evdeki her yiyeceği sofraya getirerek gösterdi. 

Efendimiz hoşnut olarak evden ayrılırken kadına dedi: "Ben evden ayrıldığım zaman ardımdan kapıyı izle!"

Böylece kadın gülümseyerek Resulullah Efendimizin terk ettiği kapıyı izledi ve tanık olduğu manzara ürkütücüydü. Birçok yaratık, akrep ve diğer zararlı haşerelerin evden çıktığını gördü. Ve gerçek sandı. Daha sonra fark etti ki sadece bir görüntüymüş. Ve bunu eşine anlattı.

Ertesi gün adam mescitte Resulullah Efendimize gelip anlattığında Efendimiz dedi: 

"Evinizde ağırladığınız bir konuk evinizi terk ettiğinde olan şey nedir biliyor musunuz? 

Eviniz gönlünüzdür ve misafir zararlı yaratıkları evinizden ve gönlünüzden uzaklaştırır.  

Ve hikmet ehli olan kişi misafirine cömert davranır ve misafir ağırlamak ona yorucu gelmez.

Ve misafir iki rızıkla gelir; birini yer diğerini ağırlandığı evde bırakıp gider.

İkram etmekten çekinmeyin! Zira vermek insanı fakir yapmaz. Ve ikram etmenizde bin rahmet ve bin bereket vardır.

Evinde misafir istemeyen hayırsız kişinin evine melekler uğramaz. Fakat siz meleklerin sizin için istiğfar etmesini istemez misiniz?

Evinizi ve gönlünüzü misafire açın! Fakat fazla masrafa ve külfete girerek misafiri ezmeyin ve mahcup etmeyin! Beni hak ile gönderene yemin ederim ki eğer misafiri üzerseniz Hakkı üzmüş olursunuz."